23 Nisan 2010 Cuma

Evren



Nil'in sarkisi kulaklarimda çınlıyor "yok ki senin bir yedegin", camdan bulutlari izliyorum. Bazen hayati kocaman bir far paletine benzetiyorum, ne renk isterse onu gozune surebiliyor insan ve sonra oyle goruyor dunyayi.

Evrene inanir misiniz? Ben cok isaretine, tatli tezgahlarina, akil almaz surprizlerine tanik oldum evrenin. Boyle evren evren diyip durdugum bir gun Utku demisti ki, 'Evren ne ki? Cenab-i Hak mi?' :) Onun tek tek bizlerle ugrasmayacagini varsaydigim icin, bu enteresan kucuk olaylari, tesadufleri, surprizleri 'Evren' ekibinin yaptigina inanirim ben.

Serkan'in master kaydinda isine yarayacak asker akrabanin sabah sabah, ustelik 'Enver' adiyla ortaya cikmasi gibi. Butun gun adini hatirlamaya calistigim dublajcinin aksam bizim apartmanin onunde 'abi Fatih ben' diye telefonda konustugunu gormek gibi. Dusunsem, dusunseniz yuzlerce binlerce ornegi vardir her gun yasanan..

Cok guclu bir mizah duygusu olduguna da inaniyorum Evrenin, planlarini hazirladiktan sonra geriye cekilip gulerek bizi izlediklerini dusunuyorum, onlarla birlikte ben de guluyorum cogu zaman.

Bursa'da yasayan bir arkadasimla fena bozusmustuk bir keresinde. Sonra bacagimin yan tarafi agrimaya basladi, elbette olaydan bagimsiz.. Doktora gittim. 'Bursa bolgenizde sorun var' dedi. 'Efendim, anlayamadim?' dedim. 'Bursa bolgesi diyoruz oraya tipta, yazdigim ilaci kullanin gecer' dedi. Yukari bakip, 'cok komik!' diyerek basimi sallayabildim sadece...

Hiç yorum yok: