29 Nisan 2010 Perşembe



Geçen hafta Moskova'daydım.. Moskova'nın kendisi koskoca bir hikaye eder ama aradığım küçük hikaye son gün gelip beni buldu...

Moskova'ya gideceklerin okuyacağı turist rehberlerinde adı geçen yerlerden birisi de Kafe Puşkin. Biz de bir klasik olduğunu düşünerek kalktık gittik. Eski bir binada, (Moskova'daki birçok eski dükkan ve kafenin olduğu gibi) dışarıdan baktığınızda kafe olduğunu bile anlamayacağınız bir yer. İçeri girdik, loş, kadifeli, klasik bir mekan gerçekten. Garsonumuz güzel bir İngilizceyle gelip kendini tanıttı; Nikita. 'Nikita Kruşçev gibi mi?' demem çok hoşuna gitti, bense İngilizce bilen bir Rusla iletişim kurabilmenin mutluluğu içindeydim..

Puşkin bilirsiniz ünlü bir Rus şairi.. Moskova'da adı Puşkin olan çok yer var, bir kafe olmasına da şaşırmamıştık. Oysa ki hikayesi hiç böyle değilmiş. Nikita anlatıyor; ünlü Fransız şarkıcı Gilbert Becaud, Nathalie adındaki şarkısında Rusya gezisinde kendisine eşlik eden rehberi Nathalie'ye der ki, sen Ekim Devrimi'nden, Lenin'den bahsediyorsun ama ben seninle Kafe Puşkin'e gidip sıcak çikolata içmek istiyorum.. işte şarkı böyle dediği için Fransız turistler Moskova'ya geldiklerinde Kafe Puşkin'e gidip sıcak çikolata içmek istiyorlarmış. AMA ne yazik ki, öyle bir kafe yokmuş! Becaud'nun şarkısında geçen Kafe Puşkin hayaliymiş..

Sonunda bu hayali gerçek yapan isteyen birileri Kafe Puşkin'i açmış.. ve şimdi Moskova'nın ünlü kafesine gidip muhteşem tatlısından yerken Nikita'yı dinleyebiliyorsunuz.. Biz sıcak çikolata içmedik, capuccinomun köpüğündeki pi sayisi sizi şaşırtmasın, kiril alfabesinde pi, P harfi için kullanılıyor. Puşkin'in P'si o yani :)

23 Nisan 2010 Cuma

Evren



Nil'in sarkisi kulaklarimda çınlıyor "yok ki senin bir yedegin", camdan bulutlari izliyorum. Bazen hayati kocaman bir far paletine benzetiyorum, ne renk isterse onu gozune surebiliyor insan ve sonra oyle goruyor dunyayi.

Evrene inanir misiniz? Ben cok isaretine, tatli tezgahlarina, akil almaz surprizlerine tanik oldum evrenin. Boyle evren evren diyip durdugum bir gun Utku demisti ki, 'Evren ne ki? Cenab-i Hak mi?' :) Onun tek tek bizlerle ugrasmayacagini varsaydigim icin, bu enteresan kucuk olaylari, tesadufleri, surprizleri 'Evren' ekibinin yaptigina inanirim ben.

Serkan'in master kaydinda isine yarayacak asker akrabanin sabah sabah, ustelik 'Enver' adiyla ortaya cikmasi gibi. Butun gun adini hatirlamaya calistigim dublajcinin aksam bizim apartmanin onunde 'abi Fatih ben' diye telefonda konustugunu gormek gibi. Dusunsem, dusunseniz yuzlerce binlerce ornegi vardir her gun yasanan..

Cok guclu bir mizah duygusu olduguna da inaniyorum Evrenin, planlarini hazirladiktan sonra geriye cekilip gulerek bizi izlediklerini dusunuyorum, onlarla birlikte ben de guluyorum cogu zaman.

Bursa'da yasayan bir arkadasimla fena bozusmustuk bir keresinde. Sonra bacagimin yan tarafi agrimaya basladi, elbette olaydan bagimsiz.. Doktora gittim. 'Bursa bolgenizde sorun var' dedi. 'Efendim, anlayamadim?' dedim. 'Bursa bolgesi diyoruz oraya tipta, yazdigim ilaci kullanin gecer' dedi. Yukari bakip, 'cok komik!' diyerek basimi sallayabildim sadece...